Ana içeriğe atla

Mersin Arkeoloji Müzesi

     Merhaba… (üzgün emoji)
     
     Üzgünüm, çünkü diş ağrısı çekiyorum. 20’li yaşlarımın bana hediyesi. 20'lik dişlerim kalp ben. Bu yüzden alttaki dişlerimden bir tanesi yamuldu. Olsun be Yayoo sen böyle de güzelsin, dediğinizi duyar gibiyim. Kader ortaklarım varsa yalnız olmadığımı bilmek isterim. İlk müze turumu böyle hayal etmemiştim. Oysaki her şey çok güzel başlamıştı.
     Burayı da günlüğe çevirmiş olma ihtimalim yüksek. Ama ne yapabilirim sevgili okuyucu! Benim de bir şekilde içimi dökmem gerekiyor. Neyse şimdilik dişi bir kenara bırakıyorum. Bitki çayımdan bir yudum alıp başlıyooorum.
     Okuduğum bölüm benim için çook önemli ve değerli. Bölümü ilk kazandığımda neredeyse tüm İzmir‘e Arkeolog olacağımı söyledim. Herhalde söyleyeceğim! Hayalimi gerçekleştirmişim. Ama hayalimi yerle bir eden arkadaşlarımdan gelen tek bir cevap vardı; Ooo bitir de çıkarttığın tarihi eserleri okuturuz. Tabi canım ben de bunun için okuyorum zaten. Bir kez daha çevremin buna hazır olmadığını anladım. Okul bitsin, hepsini engellicem:) 
     Ülkemizde işsizlik oranının fazla olması ve Arkeoloji dendiği zaman ağız burun bükülmesi de ayrı bir olay. Çok basitse kazanaydın da okuyaydın. Günümüzde hangi bölümü okursan oku iş sıkıntısı var. Arkeoloji gereken değeri görmediği için bu oran daha fazla. Bu yüzden Arkeoloji de dahil tüm bölüm öğrencilerinin ‘’işsizlik’’ gerçeğiyle yüzleşmemesi için elinden gelenin en iyisini yapmak zorunda. Her şeye rağmen çok doğru bir karar alıp Arkeoloji okuduğum için çok mutluyum. Hiç bilmediğim yönlerimi keşfettim. Düşünsenize ‘’kaybolmuş tarih‘’ siz gün yüzüne çıkarıyorsunuz. Bulduğunuz seramik parçası belki binlerce sene öncesi. İlk siz dokunuyorsunuz. Onun küçücük bir parçasından kimin kullandığını, hangi döneme ait olduğunu ve ne amaçla kullanıldığını çözmeye çalışıyorsunuz. Hem sabır hem disiplin işi. Eserle aranızda sıkı bir bağ oluşuyor.
     Bu kız ne diyo yeaaaaa diyen olabilir. Bu yazdıklarım çok saçma gelebilir. Peki bu benim umurum da mı? Cevabı sen biliyorsun beybi.
     İlk gezi yazım Mersin Müzesi. Tabi müze çok heyecanlıydı. Saçmalama sen Mersin Müzesi'sin aptallık etme! diyerek, sakinleştirdim. O da haklı bir Yayoo kolay yetişmiyor. Yeterince kendimi övdüm di mi? Müze taşınacağı için eserlerin birkaçını bahçeye koymuşlar. Özensiz bir şekilde. Sadece bahçede olanları görebildim. Eserlerin tarihleri ve kimlerin kullandıkları hakkında bir açıklama yok. Ama korkma sevgili okuyucum biz daha ölmedik! Yayoo senin için araştırdı. Ahhhhh ne varsa bende vaaaaar. Arkeoloji istemediğin kadaaaaaar. Keşke şuraya bi ses kaydı atabilseydim be! Üzdü…
     29.10.1946 yılında dönemin valisi Tevfik Sırrı GÜR tarafından yapılmış. 1991 yılında ziyarete açılmış. Arada bu kadar zaman farkının olması, eserleri bir arada toplamaya çalıştıkları için olabilir. Soli-Pompeiopolis (Doğu Akdeniz‘ in önemli liman kentlerinden biri), Yumuktepe (Mersin) ve Elaiussa Sebaste (Mersin – Silifke) kazılarından çıkarılan eserler, müsadere ve vatandaşların hibe etmesiyle oluşan bir müze. Müzenin genel görüntüsünü atmak isterdim ama kendimi çektirmekten müzeyi çekmeyi unutmuşum. Amatörlüğü zirvelerde yaşıyorum. Neyse, bu konu hakkında daha fazla konuşmucaaam.
     Antik Çağ‘da birçok gömü geleneği vardı. Bunlardan bazıları pithos (pişmiş topraktan yapılan, geniş küp şeklinde, kap mezar) ve lahittir.(Sandık şeklinde mezar.) Mersin Müzesi'nde bunlardan fazlasıyla vardı. Ama ben, seni yine yormayayım diye içlerinden en bebişkolarını seçtim.

     Sergilenen pithoslar;


            
     Ölülerine bir mekan oluşturma düşüncesiyle yapılmış. Ceset küpün içine sırtüstü veya yan yatırılıyordu. Bazen de kremasyon (cesedin yakılması) yapıldıktan sonra külleri kabın içine konuyordu. Yanına ölü hediyeleri (küpe, bilezik, mızrak ucu, meyve tabağı vb.) konuyor ve ağzı taş levha ya da büyük bir vazo parçasıyla kapatılıp toprağa gömülüyordu.





     Bazen de ölülerini, amphora dediğimiz depolama ve taşıma kaplarına gömüyorlardı. Kap küçük boyutlarda yapıldığı için bebek ölümlerinde kullanılıyordu. Antik Çağ‘da  amphoralar hayatın her alanında tercih ediliyor, boyutu veya formu değiştirilerek yapılıyordu. Mezar olarak kullanılan yukarıdaki formdayken, ticarette kullanılan amphoraların geneli daha sivri dipliydi. Amaç yan yana konulduğunda destek sağlamak ya da gemiyle taşınıyorsa delikli yapılan yüzeylere sivri dipleri denk getirmek.


   
     Lahitler;         


     Sandık mezar denilen gömü geleneğidir. Bu tip mezarlar toprağa gömülmüyor, yüzeyde kalıyordu. Anıt mezar ve türbe geleneğinin başlangıcı olarak biliniyor. Günümüzde de bazı yerlerde kullanılıyor. Pithoslar da olduğu gibi, lahitlerde de ölünün yanına hediyeler konuyordu. Çünkü ölümden sonra yaşama inanıyorlardı. Bu hediyeler kişiden kişiye değişiyor, ölen kral veya soylu bir ailedense altınlar ve değerli taşlarıyla birlikte gömülüyordu. Lahitler  bölgede bulunan taş veya mermerin oyularak yapılmasından elde ediliyordu. Bu lahit sanırım dönemin imparatoruna ait. Çünkü yüzeyinde Yunanca isimler ve kabartmalar var. Yunanca dersi görüyoruz ama maalesef onu çevirebilecek kadar iyi değilim.  


     
     Bunların da alt sınıf vatandaşlara ait olduğunu söylememe gerek yok bence. Günümüzde ne kadar sınıf ayrımı somut olarak  kalksa da, varlığını fazlasıyla hissediyoruz.
     Bebek lahiti. Keşke bebişler hiç ölmese…


     Müze de sütunlar ve sütun başlıkları da çok fazlaydı. Allah'tan çoğunu biliyorum da size hava atabileceğim.


     Bu sütun başlığını çok yakından tanıdığım ve itinayla çizimini yaptığım için ilk ondan bahsedeceğim. Ne çektim senden be! Çizerken sana attığım tekmelerin hayaliyle yaşıyordum. Görünce kıyamadım. O volütlerin beni benden aldı. Yumurta ok dizin olayım ekmek ban diyerek, Arkeologların tepkisini üzerime çekiyorum.
     Ion sütun başlığı, Ionia bölgesine aittir. (Bugünkü İzmir ve Foça kıyıları.) Adını da bölgeden almıştır. İlk örnekleri, M.Ö 6. Yy.’a tarihleniyor. Ionia zengin kolonileriyle(deniz ticareti) meşhur. Hatta o kadar çok koloni kurmuşlar ki Hellen dediğimiz Yunanlıları, Ionialı olarak tanımışlar. Antik çağın en üst düzey uygarlığını kurdular. Edebiyat, felsefe ve bilimin temellerini atmışlar. Özgürlüğe ve özgür düşünceye çok önem veriyorlardı. Bu özellikleri, bir sonraki kurulacak olan devletlerin öncüsü olmalarını sağlamış. Vay be ne etki ama…
     Bazen aklım almıyor. Nasıl o zamanda ve olanakta böyle muazzam işler başarıyorlardı. Günümüzde bile yapılamayan, akıl almayan şeyler. O dönemin insanları kesin seçilerek dünyaya geldi. Yoksa ben olsaydım, sanatı ve edebiyatı bir kenara koyar, agoraya(şimdi ki forum ve çarşı) giderken giyeceğim kombini düşünürdüm. Ne yani, o dönemdeyiz diye üstümüze başımıza dikkatte mi etmeyelim. Giyerdim peplosu mu dolardım epiblema mı çıkardım dışarı.


     Korinth sütun başlıkları. Adını Korinth bölgesinden alıyor. Yunanistan’ın güneybatısında Peloponnesos bölgesinde bir kent.  Ionia sütun başlığından daha sonra ortaya çıktı. Zaten işçiliğin ilerlemesi ve bezemelerin zenginleşmesinden de bu anlaşılıyor. Fotoğraftaki ters çevrilerek konmuş hali. Üzerindeki yaprak şekillerine akanthus yaprağı deniyor. Yunan mitolojisine göre; Akanthus yapraklarının bulunduğu bir sepetten ilham alınarak yapılmış.
     
     Aşağıdaki sütun başlığıyla ilgili bir fikrim yok. Boyut olarak diğerlerinden daha büyük. Akanthus yaprakları ve volütler kullanılmış. Artık kendilerini aşmış olmalılar ki yüz detayını işlemişler. Yani ben öyle düşünüyorum. Bilen varsa benimle de paylaşabilir mi? 


     Bir tane de sütun kaidesi paylaşayım. Oh o da bildiğim yerden.


     Attik-Ion kaide tipi. Dışa doğru çıkıntı olan kısma torus, içe doğru bükülen kısma trokhilos deniyor. Genellikle Ionia bölgesinde kullanıldığı için bu adı almış. Sütun, kaide üstüne yerleştiriliyor, onun üstüne de sütun başlığı geliyor. 

     Şimdi sıra, çook hoşuma giden bir eserde!


     
     Osmanlı Dönemi’n de kullanılan ayna. İtiraf ediyorum ben de ilk baktığımda hani aynası, dedim. Bu kadar zamanda ayna mı kalır? O dönemde erkekler kadınlara değerli hediyeler alsa da ayna kadar önemi yokmuş. Çünkü ayna hediye etmek ‘’Sana senden daha güzel bir hediye bulamadım.’’ anlamına geliyormuş. Bu da benden yazımı okuyan erkeklere gelsin. Yapman gerekeni biliyorsun.
     Osmanlı Dönemi’ne ait mezar taşı;


     Yunan mitolojisinde büyük önem taşıyan Sfenks örneklerinden biri;


     Kafası koç, kuş ya da insan şeklinde, vücudu aslan olarak tasvir edilir.

          Bizans Dönemi’ ne ait bazı eserler;





            
     Bazı tanrı-tanrıça ve imparator heykelleri;





     Son eser de Mitolojik bir savaşın tasvir edildiği taş levha;


     Derslerde birçoğunun görsellerini görüyoruz. Ama karşı karşıya gelince; ben şok, ben iptal, ben vefat. Anaaaaa o bu muymuş yağğ, dediğim eser sayısı yüksek.
     Yazıma yiyecek fotoğraflarıyla veda ediyorum. Bilmeyenler için söylüyorum; Aç ayı oynamaz cümlesi tamamen bana ithafen söylenmiş. Hayatımın büyük bir vaktini yemek yiyerek geçiriyorum. Ağladığımda, güldüğümde hiç önemli değil, yeter ki bahanem olsun. Bununla ilgili de çok fazla beddua içerikli mesajlar alıyorum. Derste bile sürekli tıkındığım için hocam beni uyardı. Çok yemek yiyorsun, kendine yazık etme dedi. BANA. O an utandım tabi de, sonra geçti. Adamla sürekli ağzım açıkken denk geliyorum. Haber verse döneceğini ara vereceğim de, şak diye dönüyor. Amaaaan can boğazdan gelir!
     Mersin, tantunisi kadar sıkmasıyla da meşhur. Gözlemenin katlanmış hali. Mersini çok iyi bilmediğim için mekanın tarifini yapamayacağım. Adını da unuttum.



     Çok tatlı değil mi?
     Sıkmadan sonra da atom keyfii... Ona bayılıyorummm.


      İçinde muz, kivi, çilek, süt, bal, portakal-havuç suyu ve antep fıstığı var. Tam bir enerji içeceği. Adının hakkını veriyor. Offf yapacağım, edeceğim, gideceğim, geleceğim. İmla kurallarımızın başımın üstünde yeri var da, günlük hayatımızda kim kullanıyor bunları? Hayır, kullanan varsa mübareklere sahip çıkalım. Çok azlar.
     Keyif alarak gezdim ve yazımı da o keyifle yazdım. Elimden geldiğince açıklama yapmaya çalıştım. İnşallah sen de beğenirsin janım okuyujum. Beğenmiyorsan da sorun sende bunu da belirtmek isterim. Şikayetlerin için seni, instagramdaki dm‘e ya da maile davet ediyorum. Beğendiğini uzun uzun yazmak için de yorum atıp, beni övmen yeterli…
     Hadi kib.

 İnstagram: @yayoogeziyoor 

Yorumlar

  1. Çok güzel yazmişsin hatta yardırmışsın yine :) Eğitici, eğlendirici ve aynı zaman da açıktıran bir yazı olmuş 😂 Arkeolojinin zorluklarına ve güzelliklerine fazlası ile değinmişsin. Arkeoloji bölümünü indiana jones izleme gazıyla tercih edecekleri üzecek; geçmişin kayıp izlerini gün yüzüne çıkarmak isteyenleri daha heveslendirecek bir yazı olmuş. Tebrikler👏👏 Takipteyiz^^

    YanıtlaSil
  2. O Indıana'ysa bende Yayoo'yum :) Çook teşekkür ederimm Selimm. İnşallah herkes vermek istediğim mesajları alır. O zaman ne mutlu bana!

    YanıtlaSil
  3. Harikasın bebeğim benimm nasıl hakkını veriyosun emeğinin hayran olmamak elde değil tarihi sevdiren Yayoo!!! :))

    YanıtlaSil
  4. Canımsınnn Gözdem! Çok teşekkür ederim bebeğim benimm.

    YanıtlaSil
  5. Harika olduğunu biliyorsun bende üstünden geçmek istedim
    Eğitici,yiyecekli ve göndermelerle dolu bir yazı olmuş ben çok beğendim 😘👍🏻
    Senin sürekli yemene gelirsek bunu gören sürekli gören insanlardan biriyim ama sen takma onları her halinle güzelsin 😘
    Bir diğer yazını merakla bekliyorum
    Çok güzel omuş 👏
    #yayoogeziyoor

    YanıtlaSil
  6. hahaha😂 Karnım acıkıyosa bu benim suçum değil. Çok teşekkür ederimm canımmm.

    YanıtlaSil
  7. hem eğlendim, hem güldüm, gülerken de düşündüm.... :)))))

    YanıtlaSil
  8. Ayy ne mutlu bana o zaman abicimm😄

    YanıtlaSil
  9. Sinan Özçelik26 Nisan 2017 14:56

    Yeni yazını okumadan bu yazını tekrar okuyup öyle yorum yapmak istedim. Unutmamıza fırsat vermeyip sürekli olarak hatırlattığın üzere sen Allahın bir lütfusun bize bahşedilen.. �� Yazdıklarını okurken imla kurallarına takılanlar veya bilgilerini eksik bulanlar olabilir mutlaka.. Ama seni yakından tanıma şansı olanlardan birisi olarak tüm cümlelerinde ne demek istediğini gayet iyi biliyorum.. Bu yazıdan çıkardığım anafikir: En kısa sürede sana güzel bir ayna bulup almam gerekiyor...∞

    YanıtlaSil
  10. Hahaha cansın REYİZ! Sizde benim için bir şanssınız. Desteğiniz çok önemli. İyiki hayatımdasınız.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İzmir Arkeoloji Müzesi

     HALLO!      Wie heisst du? Ich heise Yayoo. Guten tag. Guten morgen. Guten abend. Gute Nacht. Wie geht's? Sehr gut. Danke.Tschüüs. Willkommen sie. Ich weiss. Ich möchte. Eins, zwei, drei, vier, fünf, sechs, sieben, acht, neun, zehn. Das ist meine Mutter. Das ist meine schwester(buna schwepps diyesim geliyo.) Beni anlatan cümle; ICH BİN HUNGRİG.      Yüksek düzeyde yazdığım Almanca'mı sadece Almanlar anlayabilir. 1 haftadır Almanca çalışıyorum. Çok zeki olduğum için anında kaptım. Sonuçta ünlü bir alman düşünür ne demiş? Ya herro ya merro baby. Şimdi Almanca bilmeyen insanları da düşünüp yazıma Türkçe devam edicem.      Bu haftaki konuğum, İzmir Arkeoloji Müzesi. İzmir'in Konak ilçesinde yer alıyor. Ondan önce Smyrna (Bayraklı) antik kentine gittim. Maalesef kapalıydı. Kazı çalışmaları olduğu için sadece kazı yapılırken açılıyormuş. İçeri girmeyi çok istedim. Kimse yok muğğğğğ diye haykırdım. Ya açın kapıyı bende görmek istiyorum diye anırdım. Etrafını dolaştım

Tanrıların Doğuşu

     Merhabaaa… ( Gözleri yukarda emoji)      Çünkü bugün GIYBET günü. Çünkü bugün İÇ DÖKME günü. Çenem açıldı mı susmam. Sonra, Allah ne çene vermiş beee demeyin. Arkadaş tam yazı yazıcam bütün Mersin bana karşı mı olur ya. İnsanlar çoşuyor, garip garip sesler çıkarıyorlar, tüm mahalle inliyor. Bir gün kadın kocasını döver, bir gün köpekler kavga eder. Yalnız ciddi anlamda kadın kocasını dövdü. Bir ara inip adamı elinden almak istedim ama arada ben de kaynardım. Çünkü gözlerindeki o hışmı gördüm. Adam için sadece dua ettim… Karşımızdaki erkek apartı yetiyor bir de sen yapma ablam. Erkek apartı demişken. Artık inanıyorum normal geçen bir gün bana haram.      Mersin’de apartta kalıyorum. Site içinde karşılıklı apartmanlar. Biri kız diğeri erkek apartı. Apartımız bol gıybet ve eğlence içerikli kahveye de bekleriz. Reklam yaptım kirasını da yazıyım yardımım dokunsun.(payımı isterim artık.) Maç günleri apartımızdaki coşku tribünlerde yaşanmıyor. Kapılar ve pencerelerin açıldığı, hun