Ana içeriğe atla

Tanrıların Doğuşu

     Merhabaaa… ( Gözleri yukarda emoji)

     Çünkü bugün GIYBET günü. Çünkü bugün İÇ DÖKME günü. Çenem açıldı mı susmam. Sonra, Allah ne çene vermiş beee demeyin. Arkadaş tam yazı yazıcam bütün Mersin bana karşı mı olur ya. İnsanlar çoşuyor, garip garip sesler çıkarıyorlar, tüm mahalle inliyor. Bir gün kadın kocasını döver, bir gün köpekler kavga eder. Yalnız ciddi anlamda kadın kocasını dövdü. Bir ara inip adamı elinden almak istedim ama arada ben de kaynardım. Çünkü gözlerindeki o hışmı gördüm. Adam için sadece dua ettim… Karşımızdaki erkek apartı yetiyor bir de sen yapma ablam. Erkek apartı demişken. Artık inanıyorum normal geçen bir gün bana haram.
     Mersin’de apartta kalıyorum. Site içinde karşılıklı apartmanlar. Biri kız diğeri erkek apartı. Apartımız bol gıybet ve eğlence içerikli kahveye de bekleriz. Reklam yaptım kirasını da yazıyım yardımım dokunsun.(payımı isterim artık.) Maç günleri apartımızdaki coşku tribünlerde yaşanmıyor. Kapılar ve pencerelerin açıldığı, hunharca anırıldığı, serkeşçe küfürlerin edildiği kutsal maç günlerinden gına geldi. Arkadaş sen niye kendini yere atıyorsun, Allah aşkına kafayı mı yedin? Hadi atıyorsun balkona çıkıp neden bağırıyorsun?? Anladık gol, tamam sensin. Bir de hepsi tek bir evde toplanıyor. Bari ayrı yerlerde izleyin de bizde rahat edek. Onlar böyle kendini yerden yere vurunca ben de boş durmuyorum. Tül perdeyi çekip, ışıkları kapatıyorum ve sessizce onları izliyorum. Tamam itiraf ediyorum, acayip komikler ya. Para versem bu kadar gülemem. Hele bir tanesi harbi crazy. Ben onun yanında bir hiçim. Çocuk bir küfür ediyor. O kadar içten ve derin ki, futbolcu televizyondan çıkıp dile gelecek o derece. Arkasından böyle küfür edildiğini duysa sahaya adımını atmaz YEMİN EDERİM.
     Vizelerin olduğu hafta, efsane isyankar modunda oluyorum. Selam desen onu bile not eder ezberlerim. Sonuçta sınavda çıkabilir. Erkekler, özellikle o hafta çoşarlar. Ya çocuk balkon demirlerine çıkmış üst katta ki arkadaşına elini uzatıyor, müzikte son ses dans ediyorlar. Bu yetmiyor, arada sesini kısıp o söylüyor, düet yapıyor. Bir dahakine seni çekip atmazsam. Bende bekliyorum bi düşse de sussa. Gerçi düşse de susmaz da.
     Hele gelelim o kara güneee. Danananaaaam…
     Yine sınav haftası. Ertesi gün erkenden kalkıp, sınava giricem. Beynim hiçbir şey almıyor hala daha ezberlemeye çalışıyorum. Bunların party hardı gelmiş. Bana da cinnet. Hadi diyorum saat 9, birazdan susarlar. Saat 10, sol gözüm atmaya başladı. Bunlarda hissetti mi nedir zaman geçtikçe müziğin sesini açıyorlar. Saat oldu 12 dedim, bi dur! Çıkarsın pencereye bir bağırırsın. ‘’Ehhh yeter be kıs şunun sesini! Sabahtan beri seni mi dinlicez.’’ O son cümleyi kurmucaktım… Bunlar bir çoşmaya başladı var yaa. Allah Allaaah! Hepsi benim eserim biliyorum. 1. Kattaki party ilk üçe taşındı oradan da tam karşımıza. Ben tabi sadık yârim tül perdenin arkasındayım. Avıma odaklanmış hem izliyorum hem de apartımızdan sorumlu, ismini vermek istemeyen müdürümüze mesaj atıyorum. Mesaj içeriğimin sinsilik üzerine kurulu olduğunu anlatmama gerek yok herhalde. Müdürümüz aparttan sorumlu ama en çokta benden sorumlu. Ben aparta taşınana kadar aldığı şikayetlerin toplamıyla, ben geldikten sonra aldığı şikayetlerin toplamının arasındaki fark= 987346257128904988. Bazen kızın yüzündeki çaresizliği görebiliyorum. Ama yine de beni her gördüğünde çok mutlu oluyor. Onu da hiç anlamadım. Kız müdürüm ünlü ediyom seni şuan. Sen olmasan kime çemkiririm. Janım müdürüm.kalp.
     Müdür bunları arıyor. Allahtan balkondalar, duyuyorum. Tamam dikkat edicez diyip kapattılar. Ama yok arkadaş ant içmişler bu gece uyumucaklar. Bekçiyi gönderdi. Yine susmuyolar. Kız yine arıyor, susmuyorlar. Bekçi aşağıdan bağırıyor, susmuyolar. En sonunda kız kapılarına gitti. Yok yok yok. Susmuyorlar. Bi de bağıra bağıra diyo ki kim şikayet ettiyse o gelsin sustursun, susmuyoruz arkadaşımızın doğum günü. Hay onun doğduğu güne! Demek kim şikayet ettiyse o sustursun öyle mi tıtlım. Alo 155.’’ Polis bey merhaba gece gece böyle bir sorun için sizi rahatsız etmek istemezdim ama şu şu apartta kalıyorum karşımızdaki erkek apartında uyarmamıza rağmen hala ses yapıyorlar. Lütfen yardım edin. (help meeee) ‘’  Başka şeyler de söyledim de, onları yazmak istemiyorum. Olum sen kiminle dans ettiğini bilmiyorsun! Polis yoldayken aradı tarif eder misiniz dedi, tarif edip, sesi zaten duyarsınız o tarafa doğru ilerleyin dedim. Polis geldi. An ve an izliyorum. Olay bitsin göbek atıcam. Polis geldi! Bunlar nasıl tırsıyo ama. Noldu yorgun savaşçı hani kimseden korkun yoktu? Maalesef ne konuştuklarını duyamadım. Polis tam arabaya binecekti, bunlar gitti sanıp yine çoşmaya başlayınca… Polis Bey Amca da bir bağırdı. Beni Türk Polisine emanet edin.
     Tabi yorgun savaşçı çok kızdı bana. Bizim eve bakarak elini sallıyor sen bittin kızım diyor bana. Yanındakiler de o yaptı di mi diyor, bu da tabi olum başka kim yapacak diyor. Görmediğimi sanıyor ama nerde olduğumu siz biliyorsunuz. Bu arada hiç ders çalışamadım, zaten sabah oldu. Ama uzun süren mücadeleyi kazanmış olmanın verdiği mutlulukla girdim sınava. Benim adım Yayoo akıllı olacaksınız! (İnşAllah yazımı okumazlar.) Bu da amazing geçen günlerimden sadece biri. Sizinle paylaşmak istedim. Sakın aklınıza benimle ilgili kötü bir şey gelmesin.(geldi.)
     Gıybet etmekten asıl konuya gelemedim. Neyseğğğ bugün Yunan Mitolojisi’nden bahsetmek istiyorum. Tanrıların Doğuşu. İnanmıyorum. Yok artık ya… Tam 10dk elektrikler kesildi. Gıybetin günahını bir kez daha anladım ya da tanrılar falan dedim diye mi oldu acaba. Bu bana bir işaret mi? Allah, al sana gıybet, al sana tanrılar dedi kesin.
     Tamam başlıyorum.
     Binlerce yıl önce, Antik Yunanlılar birbirlerine tanrılar, canavarlar, kadın ve erkek kahramanlarla ilgili hikayeler anlatırdı. Bu efsaneler nesilden nesile geçerek bugüne ulaştı. En başta Antik Yunanlılara göre ne tanrılar ne insanlar ne de gezegenler vardı. Sadece hiçlik denilen bir kavrama inanıyorlardı. Bu hiçliğin ortasından birdenbire yeryüzü meydana çıktı. O bir dişiydi ve adı Gaia’ydı.
     Çok güzeldi. Ardından birkaç saniye sonrada gökyüzü oluştu. Onun adı da Uranos’tu.
     Uranos, Gaia’yı o kadar çok seviyorduk ki birbirlerinden asla ayrılmayacaklarına dair söz verdi. Gaia’nın ilk öpücüğüyle Uranos kızardı ve altın rengine döndü. İlk günbatımı böyle oluştu. Kısa bir süre sonra çocuk yapmaya karar verdiler. Kendileri uçsuz bucaksız olduğu için, çocukları da dev gibi oldu. İlk gelen Titanlar dı.(bir cins dev.) Hepsi güzel ve kuvvetliydi. Gaia ve Uranos onlarla gurur duyuyorlardı. Gaia daha sonra üç tane, tek gözlü dev doğurdu.
     Çirkinlerdi. Ama Gaia’ya göre mükemmellerdi.(evlat işte.) Uranos, Gaia’yla aynı fikirde değildi. Sonraki üç çocukları da devasaydı. Her birinin elli kafası ve elli yüzü vardı. Uranos onlara bakmaya bile dayanamıyordu ve onları yeryüzünün içine doğru ittirdi. Gaia perişandı. Nehirler dolusu gözyaşları döktü. Uranos karısını bu denli üzdüğü için o da gözyaşlarına hakim olamadı. Gaia’nın gözyaşlarıyla karışıp, vadilerde birikti ve büyük tuzlu denizlere dönüştü. Uranos her ne kadar üzülmüş de olsa düşüncelerinden kendini alamıyordu. Gaia ise bu duruma daha çok güceniyordu. Uranos’tan kendini ve çocuklarını kurtarmak için plan yaptı. Titan olan oğullarından babalarına karşı gelmesini istedi. Ama içlerinden yalnızca biri bunu yapma cesareti gösterdi. Adı Kronos’tu. (Kronos zamanda yolculuk yapabildiğinden, Kronoloji kelimesi, onun adından türemiştir.)
     Kronos, annesinin talimatlarına uyarak en yüksek dağın tepesine tırmandı. Dağın tepesindeki kayalıkların arasında bir orak belirdi. Bu orak Gaia’nın en sert yüzeyinden alınan taştan yapılmıştı. Kronos bu orağı tüm gücüyle savurdu ve gökyüzünü yardı. Uranos yeryüzünden sonsuza dek ayrılırken, kanı okyanusa damladı. Okyanus sularından bir beden doğdu. Nefes kesecek güzellikteydi. Bu, aşk tanrıçası Aphrodite’di.
     Gaia, Kronos’un kardeşlerini serbest bırakacağını düşünüyordu. Fakat umduğu gibi olmadı.
     Kronos, titan olan Rheia’yla evlendi.
     Rheia ilk çocuğunu doğurduğunda, Kronos çocuğun yüzüne bakmadan yuttu. Çünkü babası giderken Bir gün sen de kendi çocuğuna boyun eğeceksin, demişti. Kronos bu sözleri aklından hiç çıkarmadı. Rheia şok olmuştu ve Kronos’a bağırdı. Kronos’ta çocukları korumanın en iyi yolun bu olduğunu söyleyerek onu yatıştırdı. Rheia inandı. Bir süre sonra Rheia ikinci bebeğini doğurdu ve Kronos onu da yuttu. Üçüncü, dördüncü ve beşinci çocuklarına da aynı şeyler oldu. Gaia oğlunun bu yaptığını öğrenince, Rheia’ya onların güvende değil hapiste olduğunu söyledi. Rheia bu sırada altıncı çocuğuna hamileydi. Kronos’un bu bebeği yutmasına izin vermeyecekti. Bir mağaraya gitti ve bebeğini gizlice doğurdu. Bebek erkekti. Adını Zeus koymuştu. Rheia, Zeus’u perilere emanet edip, kocasının yanına döndü. Elindeki kaya parçasını Kronos’a uzattı ve altıncı çocuğunun o olduğunu söyledi. Kronos inandı ve kaya parçasını yuttu.
     Zeus günden güne büyüyor ve güçleniyordu. Rheia her fırsatta oğlunu görmeye gidiyor ve Kronos’un yaptıklarını anlatıyordu. Zeus büyüdü ve babasını görmeye gitti. Kronos karşısında Zeus’u görünce kim olduğunu sordu. Zeus konuşmadan Kronos’un karnına yumruk attı ve ‘’ Zamanın doldu baba,’’ dedi. Kronos’un ağzından kaya parçası ve yuttuğu çocukları çıktı. Kronos’u yeryüzünden sürdüler. Zeus ve kardeşleri özel güçlerinin olduğunu farketti. Onlar ilk tanrılardı.
     Zeus, tanrıların güçlü kralıydı. Kainatın hükümdarlığını üstlendi.
     Babalarına ait bu krallığı kardeşleri arasında bölüştürmeye karar verdi; Cennetleri kendisine ayırdı. Ortak olarak, en güzel ve en sadık olan ablası ve aynı zamanda karısı, Hera’yı seçti. Tanrıçaların kraliçesi, evlilik ve sadakat tanrıçası oldu.
     Poseidon’a yönetmesi için okyanusları verdi. Deniz tanrısı oldu.
     Hades’e yer altı dünyasını verdi. Yer altı tanrısı oldu.
     Demeter’in rolüyse her büyüyen şeyi gözetmekti. O da doğa ve bereket tanrıçası oldu.
     En küçük kız kardeş, Hestia (vesta) ise bir şey yönetmek istemedi, ona da aile ocağının  sorumluluğu verildi.

     Tek gözlüler, tanrılar için dünyanın en yüksek dağının tepesine, dev bir saray inşa edip bulutların üstüne koydular. Tanrılar buraya Olympos adını verdi. Sadece seçilmiş misafirler gelebilirdi. Fakat Olympos’ta sadece 12 tanrıya yer vardı ve bir titan yerinden feragat etmek zorundaydı. Hestia sessiz, sakin ve ruhani doğasına sadık kalmak için yemin etmişti. Olympos’un sonu olmayan kıskançlıklarından bıktığı içinde oradan ayrıldı.




     Son olarak Olympos’un inşasında emeği geçen tanrı;
     Çok günahlı yazımın sonuna geldik. Mitolojiyle ilgili bildiğiniz hikayeler veya fotoğraflar varsa BİLMEK İSTERİM. Eğer söylemezseniz öbür tarafta iki elim yakanızda olsun. Amin. Bu arada sanırım, sürekli beni övün dediğim için eleştirmeyi unuttunuz. Bu seferde eleştirin diyor nifak tohumlarını atıyorum. Vur dedik diye de  öldürmeyin, vallaha spamlarım. Hımmm yazımda bir şeyler eksik gibi…

     Hah şimdi oldu. Beddua ettiğinizi duyar gibiyim. Sorry prems ve premsesler, umrum da değil. Bugüne bugün yemek konusunda zirveleri oynamış, hocaların arasında namım yürümüş, gerçekten çok mu yemek yiyor diye kafalarda soru işareti bırakmış bir kızım. Adıma leke sürdüremem. Baklavayı da mükemmel yapıyorlar yaaaaaaaağğğğ.  Ama bir sorun var. Ben yine yemekten mekanın adına bakmayı unuttum. Mersindeki kankilerim için yol tarifi veriyorum. Forum Mersine giderken ya da dönerken de olabilir. Ne taraftan geldiğine bağlı. Durağın orda işte ya. Yanında çantacı var, erik satan abi var. Hep ondan göz hakkı diye diye tezgahını yedim. Ama benim gözlerim iri napabilirim… Gidin bol bol yiyin için. Selamımı söyleyin. Yayoo desen, tanır.  Hadi kib.

İnstagram: @yayoogeziyoor 

Yorumlar

  1. Yine sen yine güzel bir yazı yine yemek 🥘 Allahtan bu sefer bana yada Selime işkence etmiyorsun
    Kusura bakma sana eleştiride bulunamam sonra olan bana oluyor
    Gıybeti seferim bilirsin 😜
    Zeusuda
    Karşı komşuna selam söyle bi polis bey amcada ben göndereyim
    Söyle sessiz olsunlar final haftası geliyor 😀😘👯

    YanıtlaSil
  2. Hahahaha😂 Yok seni koruma altına aldılar bir müddet dokunamıcam. Final haftası ses yaparlarsa terlik, yumurta, domates gibi çözümlere başvurmayı düşünüyorum. 🤗

    YanıtlaSil
  3. Emeksiz yemek olmaz gibi bu da fark ise yemeksiz emek olmuyor :D Her yazı da yemek kısmı artık yazının tuzu biberi oldu :D:D:D Yine çok güzel bir yazı olmuş. Yunan inşaat tanrısı amelos a ise bayıldım hahahaha

    YanıtlaSil
  4. Bi de aç ayı oynamaz diye bişey var😂 Çok teşekkür ederim selimm.

    YanıtlaSil
  5. Her yazı ayrı bir hikaye ayrı bir eğlence, bir nevi 'arkası yarın' oldu bize.. Yazının ilk bölümü polisiye hikaye tadında olmuş ikinci bölüm ise Homeros'tan alıntılar kıvamında.. Özellikle ikinci bölümü okuduktan sonra epey 'geç' doğduğunu düşündüm birden. Sanki o zaman diliminde yaşasaydın bütün titanlara ayar verirmişsin, kiklopları hizaya getirirmişsin gibi geldi.. (tebessüm) Şu an benim zihnimde beliren en önemli şey bizimle aynı zamanda yaşamış olmanın verdiği keyiften maksimum yararlanma düşüncesi.. iyi ki varsın, iyi ki bizimlesin...

    YanıtlaSil
  6. Hahahahahahaha😂 Ayar vermekte üstüme yoktur reyiz bilirsin. O dönemde yaşamayı bende çok isterdim ama sizin olmadığınız bi dönemi istemiyoreee. İyiki varsınız!

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İzmir Arkeoloji Müzesi

     HALLO!      Wie heisst du? Ich heise Yayoo. Guten tag. Guten morgen. Guten abend. Gute Nacht. Wie geht's? Sehr gut. Danke.Tschüüs. Willkommen sie. Ich weiss. Ich möchte. Eins, zwei, drei, vier, fünf, sechs, sieben, acht, neun, zehn. Das ist meine Mutter. Das ist meine schwester(buna schwepps diyesim geliyo.) Beni anlatan cümle; ICH BİN HUNGRİG.      Yüksek düzeyde yazdığım Almanca'mı sadece Almanlar anlayabilir. 1 haftadır Almanca çalışıyorum. Çok zeki olduğum için anında kaptım. Sonuçta ünlü bir alman düşünür ne demiş? Ya herro ya merro baby. Şimdi Almanca bilmeyen insanları da düşünüp yazıma Türkçe devam edicem.      Bu haftaki konuğum, İzmir Arkeoloji Müzesi. İzmir'in Konak ilçesinde yer alıyor. Ondan önce Smyrna (Bayraklı) antik kentine gittim. Maalesef kapalıydı. Kazı çalışmaları olduğu için sadece kazı yapılırken açılıyormuş. İçeri girmeyi çok istedim. Kimse yok muğğğğğ diye haykırdım. Ya açın kapıyı bende görmek istiyorum diye anırdım. Etrafını dolaştım

Mersin Arkeoloji Müzesi

      Merhaba… (üzgün emoji)            Üzgünüm, çünkü diş ağrısı çekiyorum. 20’li yaşlarımın bana hediyesi. 20'lik dişlerim kalp ben. Bu yüzden alttaki dişlerimden bir tanesi yamuldu. Olsun be Yayoo sen böyle de güzelsin, dediğinizi duyar gibiyim. Kader ortaklarım varsa yalnız olmadığımı bilmek isterim. İlk müze turumu böyle hayal etmemiştim. Oysaki her şey çok güzel başlamıştı.      Burayı da günlüğe çevirmiş olma ihtimalim yüksek. Ama ne yapabilirim sevgili okuyucu! Benim de bir şekilde içimi dökmem gerekiyor. Neyse şimdilik dişi bir kenara bırakıyorum. Bitki çayımdan bir yudum alıp başlıyooorum.      Okuduğum bölüm benim için çook önemli ve değerli. Bölümü ilk kazandığımda neredeyse tüm İzmir‘e Arkeolog olacağımı söyledim. Herhalde söyleyeceğim! Hayalimi gerçekleştirmişim. Ama hayalimi yerle bir eden arkadaşlarımdan gelen tek bir cevap vardı; Ooo bitir de çıkarttığın tarihi eserleri okuturuz. Tabi canım ben de bunun için okuyorum zaten. Bir kez daha çe