Sıradan girişlerden hoşlanmasam da merhaba. Adım Bilgen Yıldız
Akar ve 16 yaşındayım. Direkt konuya girmek gerekirse Antik Mısır ile tanışalı baya bir zaman oluyor. Çocukluğumda babamın etkisiyle hayatı sorgulamalarım
başlamış ve sıradan olayların iç dünyasını merak etmeye başlamıştım. İzlediğim
filmler, oyunlar ve babamdan bana kalan okuduğum ansiklopediler beni acayip
derecede etkilemiş ve perde arkasındaki olayları içgüdüsel olarak merak etmeye
başlamıştım. İlk okuduğum ansiklopedi "Harikalar Ansiklopedisi"
olmuştu ve ilk konu tarih öncesi devirlerin en mükemmeli denilebilecek Mısır
uygarlığıydı. Daha okuduğum ilk andan itibaren büyülenmeye başladığımı ve
araştırmalar yaptığımı hatırlıyorum.
Hayal dünyam ve gerçekçiliğe olan saçma
bakış açım bana sorgulamayı öğretti ve bende araştırdım. Araştırdıkça,
izledikçe ve parçaları birbirleri ile birleştirdikçe aslında nasıl büyük bir
gizemin içine düştüğümü farkettim. O kadar güzellerdi ki elimde olan bilgileri
yüzlerce kez okuyup yeni anlamlar çıkardım. Reenkarnasyona inanma boyutuna
kadar geldiğimi ancak buna da resmi boyutuyla baktığımı farkettim. Asıl konuya
baktığınızda kayboluyordunuz ve kendi dünyanızla burayı karşılaştırıp
yakınıyordunuz . Bazı olaylar sonucu kendimi antik karakterlere bürünmüş olarak
gördüm ve her bir düşünceyi farklı bir karakter haline getirdim. Antik Mısır'ı
sadece araştırılacak bir konu değilde bir amaç bir hayal olarak gördüm. Ve o
günden beri kendi hayal dünyam da gezinip en doğru bilgiye nasıl ulaşacağımı düşünüyorum. Hayatımı bunun üzerine kurmak ne kadar doğru bilemem ama böylesine
mükemmel bir uygarlığın araştırılmaması hem o gün hemde bugün için büyük bir
kayıp olurdu. Her neyse umarım bir şekilde faydam ve teşviğim olur.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki hayatımda aldığım en ama en
güzel teklif senden geldi mükemmel insan Yayoo. 😍 Hayalimin bir köşesinde arkeolog olmak vardı ama dışarıdan duyduğum
arkeolojiye dair kötü yaklaşımlar önümde bir engel gibi duruyordu. Ama içten
içte bu yol uğruna yapacaklarım beynimi kemiriyordu. Çok değerli bir abim ile
bu konu hakkında konuşurken bana hayalimin peşinden gitmem gerektiğini ve
araştırmaya devam etmemin bana buyuk bir fayda sağlayacağını söyledi. İçimde ki umut tohumları yeşerdi. Instagram da gezinirken takip isteği geldiğini
farkettim. Bilim bakalım kim?
Yayooooooo
Başta kim olduğunu bilmiyordum ancak biodaki o güzel yazıyı görene
dek!
Hemen
takip etmeye başladım. Blog sayfasındaki yazdıklarını okudum. Dayanamadım mesaj
attım. Hayallerimden ve kafamda oluşan sorularımdan bahsettim.
Bana
öyle güzel destek verdi ki yazsam satırlar bile tebessüm eder.☺
O gün hayaliniz yolunda çıkan her engelin aslında sizin önünüzü
kesmekten çok sizi hırslandırdığını anladım. Konuşma bittikten sonra
evde dans ettiğimi hatırlıyorum. Geleceğin arkeoloğuyla konuşuyorum boru mu?😉
Sonra
ben evimdeki Antik Mısır'a dair kitaplarımı heykellerimi attım ona. Başta
başkasının sandı üzülme önemli olan zihnindeki bilgidir diyerek avuttu. Sonra
ben hayır hayır o benim deyince şaşırdı. Bunları görünce bana olan desteği daha
da arttı. Yeni tanıyorduk birbirimizi ve o zaman az çok arkeoloji konusunda
kafayı yemiş bir deli olduğumu anlamıştır sanırım.
Neyse konuştuk bitti yanlış hatırlamıyorsam 1-2 gün sonra mesaj geldi
Yayoo'dan. Mesajı açmamla evde çığlık atmam bir oldu. Eğer istersem Antik
Mısır ile ilgili bir yazı yazmamı ve bu yazıyı bloğun da paylaşacağını
söyledi. Tabi ben evde mesajı herkese gösterip havalara girdim. Ertesi gün
yazmaya başladım. Kafam o kadar karıştı ki anlatamam. Ne yazmalıyım, şunu da
yazsam olur mu, acaba şurayı çıkartmalı mıyım, yazı çok mu kötü oldu vs vs.
Habire yeni konular bulmaya çalıştım, videolar izledim ve
yazdığım bilgilerin doğru olması için kaynaklar ile içli dışlı oldum.Hep
hayalimdi. Daha önceden de yazılar yazmıştım ama bu Antik Mısır ile ilgili
olmamıştı. Ve şuan gerçekten böyle bir şansa sahip olduğumdan
dolayı çok mutluyum. Sana ne kadar teşekkür etsem az. Minnettarım. Hem bana
bu şansı verdiğin hemde bana destek olduğun için. Hayatımın dönüm noktasının.
Seni seviyorum geleceğin arkeoloğu😍
Antik Mısır deyince akla gelen ve çoğu insanın merak ettiği önemli bir
hususta antik çağda oluşmaya başlamış mükemmel tıp bilimidir.Başta firavun
mezarları çıkartılmaya başlandığında o kazı da çalışan önemli arkeolog ve
çalışma arkadaşlarının başına gelen lanetlerdir. En bilindik örneğiyle
arkeolog Howard Carter gelmeli aklımıza. Tamamıyla büyülendiğim ve araştırmaya
doyamadığım arkeolog Carter.
5
kazısında da beklentisini karşılayamamış ancak 6. kazısında bu beklentinin
oldukça üzerine çıkmıştır.
Carter. 19 yaşında
ölen ve arkasında büyük bir sır perdesini bırakan Firavun Tutankamon
(Tut-Ank-Ammon) 'un mezarını bulmuş ve hazineler ile mutluluktan deliye
dönmüştü.Kazıda çalışan pek çok çalışanın delice çığlıkları ve lanetlenme
korkuları ile ortaya çıkan kaos ortamında vazgeçmemiş ve amacına ulaşana dek
çalışmaya devam etmişti.Bu olaydan sonra ün kazanmasına rağmen
öldüğünde herkes gibi yalnızdı. Kazı sırasındaki bir diğer garip
olay da Peygamber Çiçeği'ydi. Kraliçe Ankesan Amon'un bıraktığı bir demet
peygamber çiçeği, Carter'ın eline alması ile yok olan Peygamber Çiçekleri.
Carter ve Lord Carnavon mumyayı iyice inceledi ancak bu olaydan sonra
işler değişmeye ve kazıda çalışan tüm işçiler ölmeye başladılar.Lanet olarak
düşünüldü ancak günümüz inançlarında lanet demek ne kadar doğruydu? Bu
konu hakkında Profesör Louis Bulganin lanet konusu üzerinde şu konuşmayı
gerçekleştirdi; "Firavunlar devrinin bilginleri nükleer enerjiyi
biliyorlardı. Tutankhamon'un mezarı, atomla korunuyordu. Hiçbir şüpheye yer
kalmayacak şekilde inanmış bulunuyorum ki, piramitleri açanların mumyaya
dokunanların hepsi bir atom tuzağına düşmüş bulunuyorlar. Mısırlı
rahipler,uranyum tozunu piramidin içine serpiştirmiş yada tabutların üzerine
gizli bir usulle koyabilmişler.Böylece binlerce yıl sonra bile firavunu
rahatsız etmek isteyenlere kurtulamayacakları bir tuzak kurmuşlardır."
Denildiği gibi ünlü bir atom profesörü bile kesin bir dille konuşamamış
ve gizli bir usul olarak adlandırmıştır.Bunun yanı sıra 'histoplasmosist'
isimli mağara hastalığı olabileceği de düşünülmüştür.
Kesin bir açıklama henüz
yapılmasa da teoriler ortaya atılmıştır.Ancak sanmıyorum ki böyle detaylı bir
konu günümüz teknolojisi ile çözülebilsin.Kendi düşüncem olarak milat tanımını
bir kez değil de birkaç kez gerçekleşmiş olarak düşünürsek, teknoloji
gelinebilecek en yüksek kademeye ulaşmış ve tekrar başa dönmüş olabilir.Bende
teorimi ortaya koyduğuma göre size kafa karıştırıcı paradokslar bırakıp
gidiyorum. Hoşçakalın..
Çok güzel bir yazı olmuş Bilgen. Ellerine sağlik :) Bu kadar istekli ve hevesli olman çok güzel. Gerçek bir arkeolog olduğun zaman, makalelerini de okumak kısmet olur inşallah ✌
YanıtlaSilÇok ama çok teşekkürler. Desteginiz icin minnettarım :)
Sil