Ana içeriğe atla

İzmir Arkeoloji Müzesi

     HALLO!
     Wie heisst du? Ich heise Yayoo. Guten tag. Guten morgen. Guten abend. Gute Nacht. Wie geht's? Sehr gut.
Danke.Tschüüs. Willkommen sie. Ich weiss. Ich möchte. Eins, zwei, drei, vier, fünf, sechs, sieben, acht, neun, zehn. Das ist meine Mutter. Das ist meine schwester(buna schwepps diyesim geliyo.)
Beni anlatan cümle;
ICH BİN HUNGRİG.
     Yüksek düzeyde yazdığım Almanca'mı sadece Almanlar anlayabilir. 1 haftadır Almanca çalışıyorum. Çok zeki olduğum için anında kaptım. Sonuçta ünlü bir alman düşünür ne demiş? Ya herro ya merro baby.
Şimdi Almanca bilmeyen insanları da düşünüp yazıma Türkçe devam edicem.
     Bu haftaki konuğum, İzmir Arkeoloji Müzesi. İzmir'in Konak ilçesinde yer alıyor. Ondan önce Smyrna (Bayraklı) antik kentine gittim. Maalesef kapalıydı. Kazı çalışmaları olduğu için sadece kazı yapılırken açılıyormuş. İçeri girmeyi çok istedim. Kimse yok muğğğğğ diye haykırdım. Ya açın kapıyı bende görmek istiyorum diye anırdım. Etrafını dolaştım başka kapı bulup da atlarım diye. Zannedersin içer de aslan var uzun uzun kapılar.Üstünde çitler. Çitlerden atlıycaktım ama annem kızdığı için atlayamadım. Of anneeeğğğ. Bende kedinin ciğere baktığı gibi bakarak uzaklaştım. Ama yinede fotoğraflarını çektim. Çünkü bir daha gidişimde ben geldim siz yoktunuz diycem. Kanıtım olsun.
     Müzeye gideceğim gece heyecandan uyuyamadım. Beni orada nelerin beklediğiyle ilgili hayaller kurup durdum. Bazen sadece bu meslek için doğduğumu ya da bu yaşa Arkeoloji için geldiğimi düşünüyorum. Tamam henüz bir şey yaşamadım ama hayranlık, tutku, haz, sevgi, aşk, keşfetmek, büyülenmek vs. hepsi Arkeolojiye olan duygularımın yanında az kalır. Bir eser gördüğümde yüzümün aldığı hali ve verdiğim tepkiyi görseydiniz ne demek istediğimi anlardınız.
     Gittiğim herhangi bir antik kentte uyuya kalmak istiyorum. Çünkü rüyamda o antik kentin dönemine gideceğimi, kısa da olsa o çağı yaşayabileceğimi düşünüyorum. Olsundu oda crazydi.
     Bir eser göreyim tamamdır. O benimdir, o benim Yayoo'nundur ancak! Anında benimserim. Gecemi gündüzüme katmışım da ben yapmışımmışmışmış gibiğğ. Onunla aramda bağ kurarım ve onu bırakamam. Giderken üzülürüm. Onu düşünürüm. Rüyamda görürüm. Şimdi napıyor orada falan derim. Sürekli fotoğrafına bakarım. Duygusal şarkılar dinlediğimde hüzünlenirim.
     Annem küçüklüğümden beri canlı veya cansız sevdiğim her şeyi hemen sahiplendiğimi ve kimseye vermediğimi söylüyor. 
     Bknz;

     Allah'tan artık herşeye sahip olamıycağımı anladım. Yoksa heykeli yerinden sökmemem için annemin baya uğraşması gerekicekti.Etrafımda beni mutlu edecek şeylerin olmasını isterim. Onlarla da aramda hemen bağ kurarım. Ben de bağ kurmaya ne meraklıyım he. Özellikle çalışma masamda kitaplarım ve unicornlarım eksik olmaz. Pembe ayna, pembe saç spreyi, pembe krem, pembe matara, pembe kalemlik ve pembe olan her şey. Bunların hepsi beni mutlu eder. Yolculuk yaparken bile Pony'im yanımdan eksik olmaz. Hatta bir keresinde uçakta yanımdaki koltuk boştu Pony'mi oraya oturtup kemerini bağladım. Hep kucakta gidiyor, onunda hakkı.
My little Ponnyyyyyy. kalp kalp kalp.
     Dur kız ne diyodum, heh hatırladım. Müzedeyken zaman dursun istedim. Saatlerce müzedeydim. Acıkmışım, susamışım hiçbiri aklıma gelmedi. Bu gittiğim müzeye Hestia'yı götürdüm. Hestia bir yunan tanrıçasının ismi. 12 olymposlulardan kendi isteğiyle ayrılan aile ocağını temsil eden en kibar tanrıça. Kız hestia olymposlu olmayabilirsin ama gönlümün efendisisin. Unicornuma bu ismi seçtim çünkü oda benim gibi çok kibar.
Kendimi övmeden yazıya giriş yapacağımı düşünmüyorsun heraldeğ??
     Bu müzeyi ve eserleri anlatacağım için bile çok heyecanlıyım. Çok fazla eser vardı. Heykeller, figürinler, idoller, lahitler, sütun başlıkları, seramikler, mozaikler, büstler. Maalesef hepsinden bahsedemeyeceğim için enn can alıcılarını seçtim.
     Ayyy ne kadar da tatlış bir foto. Hestia be çok yakıştın fotoğrafa. 12 Olymposlu şimdi bir daha düşünsün.
     İlk olarak bahçede beni bu bebişler karşıladı.
     Sizi buraya koyan Rabbim kim bilir içeri neler koydu. Bunları gördükçe kalbim ağzımda atıyordu. İçeri girip hepsini görmek istiyordum. Zaten yeterince meraklıyım şimdi bunları da gördüm ya çatlıycaktım.
     İçeri uçar adımlarla girdim. İlk olarak, üç katlı müze binasının giriş katında bulunan Taş eserler Salonunu gezdim.
     Salonda mermer ve taş heykeltıraşlık eserleri bulunuyor. Bunlar Hellenistik ve Roma dönemlerine ait. Hellenistik Dönem(M.Ö. 330-30); Yunan ve Doğu kültürlerinin sentezlenmiş olduğu bu dönem, bir geçiş dönemi olarak görülür. Büyük İskender'in istilalarıyla başlayan, ölümü ile Romalıların Mısır'ı ele geçirmesi arasındaki, Antik Dünya'da Grek etkisinin doruğa ulaştığı dönemdir.
Roma Dönemi (M.Ö. 30 - M.S. 395); M.Ö. 1.yüzyılda Augustos önderliğinde kurulmuştur. Akdeniz'de hüküm sürmüş ve dünyanın en büyük imparatorlukları arasında yer almıştır.375 yılında Kavimler Göçü ile yaşadığı sarsıntının ardından 395'te Doğu ve Batı Roma olarak iki ayrı devlete bölünmüştür. Batı Roma, 476'daki Germen saldırısı sonucu yıkılırken, Doğu Roma(Bizans İmp.) ise 1453 yılında FATİH SULTAN MEHMET'in İstanbul'u fethiyle yıkılmıştır.
Salonun genel görünüşü;
     Girer girmez aynı anda tüm eserlere bakmak istedim. Salonun sonunda bulunan eseri görmek için bir yandan hızlı bakmaya çalışıyordum bir yandan da iyice incelemek istiyordum. Ben bir eseri inceleyene kadar yanımdan en az 10 kişi tüm salonu bitirip gitti. Asla umrum da değil çünkü en küçük çiziği bile gözden kaçırırsam rahat uyuyamam.
     Kadın Heykeli, Hellenistik Dönem, M.Ö. 2.y.y.;
Genç Kız Heykeli, Hellenistik Dönem, M.Ö. 150 - 30;
     Lisede Grafik Tasarım okudum ve Güzel Sanatlar Fakültesine hazırlanmıştım. Lisede ki hocam kağıdı buruşturup önümüze koyardı ve çizmemizi isterdi. O kağıdı çizmek bir ölümdü. Kağıt hariç her şeye benziyordu. Düşünüyorum da sadece bir kağıt. Adamlar heykel yapıyor ve gerçeğinden daha gerçek.
     Hellenistik dönem heykelciliğinde, Yunan zevki yerel zevklerle kaynaşarak yeni tarzlar ortaya çıktı. Zorlamalardan kurtulup hayal gücünün sınırları aşıldı. Sanat çok yönlü, zarifliğe ve ayrıntıya çok dikkat ediliyordu. Özellikle heykellerdeki yontular çok zengindir. Apollo Belvedere (Vatikan Müzesi, Roma) ve Venus De Milo (Louvre Müzesi, Paris) heykelleri bunlara örnektir. Ama bir favorim var ki beni öldürsün. Offffff. Samotrake Nikesi (Louvre Müzesi, Paris). Birgün olurda oralara gidersem, NİRVANA KEYF.
     Çifte Kızlar Heykeli, Hellenistik Dönem, M.Ö. 2. y.y.;
Buluntu yeri; Bouleuterion (Meclis Binası)
     Erkek Heykeli, Geç Hellenistik Dönem, M.Ö. 150 - 30;
     Zırhlı Komutan veya Tanrı Ares Heykeli Torsosu, Hellenistik Dönem ;
Buluntu yeri; Bouleuterion (Meclis Binası)
     Hellenistik heykel sanatının büyük öncüsü Lysippos'tur. Üslup özelliklerini ilk uygulayan olduğu içinde Eski Yunan heykel sanatında Klasik ve Hellenistik dönemleri arasında bir köprü kurmuştur.  Birçok eser vermiştir ama günümüze hiçbiri ulaşamamıştır. İnsanları oldukları gibi değil göründükleri gibi yansıtmaya çalıştığını söylemiştir. Maden dökümcüsü olduğu için bronz ve tunç çalışmaları da olmuştur.
     Müzede bulunan, Hellenistik Döneme ait bronz ve tunç eserler;
    Koşan Atlet Heykeli, Geç Hellenistik Dönem M.Ö. 50-30;
     Ege Denizi Kyme(Aliağa) antik kenti, Nemrut Limanı açıklarında bulunmuştur. Bronz eserler eritilip tekrar kullanılabildiği için günümüze çok az sayıda eser ulaşabilmiştir ve çok önemli bir yere sahiptirler. Antik dönemde olimpiyatlara sadece erkek sporcular katılabiliyordu.İnsan vücudunun başarısını sergilemek amacıyla sporcular çıplak bir şekilde yarışıyorlardı. Birinci gelen sporcular zeytin dalından yapılmış bir taç ile onurlandırılıyor ve zaferlerini ölümsüzleştirebilmek için de heykelleri yapılıyordu.
     Demeter, Hellenistik Dönem, M.Ö. 4.y.y.;
     Halikarnassos (Bodrum) açıklarında denizden çıkartılmıştır. Demeter bolluk ve bereketi temsil eden tanrıçadır.
     İlk defa bronz ve tunç eser gördüğüm için çok mutlu oldum. Aynı zamanda onları incelemek ve dokunmak çok garipti. Ne kadar çok eser görebilirsem benim için o kadar kardır mantığıyla elimden geldiğince müze gezmeye çalışıyorum. Tarihi ve sanatı ne kadar yaşar ve hissedersem ufkum da o denli açılıyor, hayata bakış açım değişiyor. Herkes aynı şeyden haz almak ya da sevmek zorunda değil. Ufkunuzu genişletebilecek hobiler edinip zamanın ''dolu'' geçmesini sağlayınca hayat o zaman daha anlamlı oluyor. Kendini sürekli geliştirip öğrenmekten vazgeçmeyen insanlara hayranım. Onlarla sohbet etmenin keyfi bile bir başka oluyor.
     Soylu Koltuğu, Hellenistik Dönem, M.Ö. 2.y.y.;
     Tiyatronun önünde soylular için ayrılmış koltuk. Yanlarında grifon (genellikle aslan vücutlu, kartal kafalı ve kanatlı mitolojik yaratık.) gövdesi ve arkasında grifon kanatları bulunur.
     Hellenistik Dönem'e ait olan müzedeki portre eserler;
     Kadın Başı, Buluntu yeri, Bouleuterion;
     Tanrıça Athena'nın Başı, İ.Ö. 2.y.y.;
     Erkek Başı, İ.Ö. 150 - 30;
     İsis Rahibesi Başı, İ.Ö. 300 - 30;
     Herakles'in Başı, İ.Ö. 150 - 130;
     Asklepios Heykeli, Roma Dönemi, M.S. 2. y.y.;
     Asklepios, sağlık ve hekimlik tanrısıdır. Yunan mitolojisinde olduğu kadar Roma tarafından da çok benimsenmiştir. Apollon'un oğludur. Ölüleri diriltebilme gücüne sahiptir.Asklepios'un tapınaklarına Asklepion(ilk çağın hastaneleri) denir. Asklepionlarda şifalı su, kaplıca, fizik tedavi ve temiz hava gibi tedaviler vardır. Aynı zamanda telkin amaçlı eğlence ve müzik uygulamaları da vardır. Bu uygulamalar Selçuklu ve Osmanlı anlayışında da karşımıza çıkıyor.Yılanlarla sarılı bir asası bulunur ve bu asa günümüzde de hekimliğin simgesini temsil eder.
     Asklepios'un kızı, sağlık ve temizlik tanrıçası Hygıeıa;
     Müzede Hygıeıa'ya ait bir heykel daha vardı.
     Hygıeıa Heykeli, Roma Dönemi, M.S. 2.y.y.;
     Kadın Heykeli, Roma Dönemi, M.S. 2. y.y.;
     Kadın Heykeli, Roma Dönemi, M.S. 2. y.y.;
     Roma heykel sanatının başlangıcında Yunan heykeli taklit edilse de zamanla kendilerine özgün bir tarz yaratmışlardır. Ama yinede Hellenistik biçimlerin Roma döneminde de kullanıldığını görüyoruz. Başta attığım Hellenistik Dönemdeki heykellerle neredeyse aynı. İki heykelinde kumaş görünümünün altından kolunun belirgin bir şekilde tasvir edilmesi resmen büyüleyici. Özellikle ilk heykeldeki parmakların belirginliğine akıl sır erdiremiyorum. Mermerin işlenmesi bu kadar zorken bunları gördükçe bir an yumuşacık bir malzemeymiş gibi geliyor. Sadece bir mermer nasıl böyle yontulabilir? Her seferinde bu soruyu aynı şaşkınlıkla yinelesem de cevabı bende herkes gibi bulamıyorum. Kumaşın kıvrımlarına ve üzerine attığı mantonun mükemmeliği de cabası. Gel de büyülenme. Mümkün mü?
     İmparatorlar Rahibi, Roma Dönemi, M.S. 2.y.y.;
     Zafer Tanrıçası Nıke, Roma Dönemi;
     Müzede Nıke'nin küçük heykelciği de vardı.
     Androklos Görünümünde Antinous Heykeli, Roma Dönemi,  M.S. 138 - 161;
     Ve sıra O'nda..
     Rahip Heykeli, Roma Dönemi, M.Ö. 30 - M.S. 395;
     Müzede beni ennn çok etkileyen, ayrılamadığım, rüyalarımı süsleyen janım Rahibim.
Seni gördüğüm zaman dilim neden tutulur be Rahip. Ah gönlümün efendisi. Ayrı dönemlerin insanları olsak da kalbimiz bir. Soruyorum sana, seni unutmaya ömrüm yeter mi Rahip??
     O kadar gerçek ve doğal işlenmiş ki dile gelecek diye korktum. Yüzünde hiçbir detay atlanılmadan işlenmiş. Kaş, göz, burun kemiği, elmacık kemikleri, burnunun yanındaki kırışıklıktan, dudak ve burun arasındaki boşluk ve dudağın kalkıklığına kadar. El kemikleri, parmak şişkinlikleri ve tırnakları bile net bir şekilde işlenmiş. Alnındaki kırışıklık ve kaşının üstünde ki hafif şişkinlik bile verilmiş. Kıyafetindeki plastik işçiliğin muazzamlığı da ortada.
     Bilgimin yetemeyeceği mükemmelikte olan bu heykeli daha fazla tanımlayamayacağım için çok üzgünüm. Keşke yeterli seviyede olup sayfalarca onu tanıtabilseydim. Roma Dönemi'n de heykelden ziyade portrecilik de üstün başarı göstermişler. Bence bu ve bunun gibi birçok portre de bunun kanıtı. İlk defa baş ve vücudun birlikte korunduğu bir heykeli gördüğüm için bu kadar çok etkilenmiş olabilirim. Ayrılamadım ondan. Verdiğim tepkileri kameradan biri izlese gülme krizlerine girebilir. Annem hadii diyor ama ben duymuyorum. Resmen heykelle bütünleştim. Kendi kendime konuşmaya başladım. Kaçırmayı bile düşünmüş olabilirim. Güvenlik ayrılamadığımı görünce yanıma geldi. Tamam vallaha bana emanet sen git bir daha gelirsin, korkma bir şey olmaz dedi. Bende, sana emanet güvenlikçi abi çok tenks dedim.
     Kaderde varsa Rahibi sevmek neye yarar üzülmek... (Bunu her söylediğimde annem, tövbe Yarabbim diyor. Tövbesi geçmez anağ.)
     Adak Kalkanı, Roma dönemi;
 
     Adak Steli, Roma Dönemi;
     Başsız Kadın Büstü, Roma Dönemi;
     Mezar Taşı Parçası, Roma Dönemi;
 
     Aphrodite Heykelciği, Roma Dönemi;
     Aphrodite Heykelciği, Roma Dönemi;
 
     Müzede Roma Dönemi' ne ait portre eserler ve heykelcikler Hellenistik Dönem' e göre fazlaydı.
Malesef hepsini atmam mümkün değil. 
Satyros (Keçi ayaklı, küçük kuyruklu kır tanrısı) Başı, İ.S. 2.y.y.; 
          Baş;
     Hermes (Haberci tanrı) Başı;
     Erkek Başı;
          Baş;
     En son olarakta Mami'min en sevdiği aralıksız 5 dakika güldüğü ve Şirinlere benzettiği Çocuk Başı;
     Mozaik, Roma Dönemi;
     Klazomenai (Urla) Lahitleri;








     Giriş katı bittikten sonra üst katta bulunan Seramik Eserler Salonu' nu gezdim. Beklentimin üstündeydi. Derste gördüğümüz kap formları, bezemeler ve teknikleri salonda bulunan eserlerde görmem beni acccccaaayip mutlu etti. Seramiğin beni etkileyeceğini tahmin etmiyordum.
     Salonun genel görünüşü;
      Salonun girişinde seramiği anlatan çok güzel bir tablo vardı. Seramikle ilgili çok güzel bilgiler veriyor.
     Bunu okuduktan sonra yazıya devam etmenizi öneriyore. Offffff çok uzun dediğinizi duyar gibiyim. Ay toplantıya mı yetişcen okuyuver şunu.
Okuduğunuzu düşünerek, tatlışko seramiklere geçiyorum.
     Lekane, M.Ö. 600;
     Oinochoe, M.Ö. 620 - 610;
     Oinochoe, M.Ö. 6 y.y. sonu 5. y.y. başı;
     Lekythos, M.Ö. 5. y.y.;
     Krater, M.Ö. 6. y.y. ortaları;
     Bu bezemeler, formlar ve işçilik beni öldürsün. Ay şuraya eli kafasında girl emojisi atabilseydim keşke. Şimdi sen bana diyceksin ki hani bunların açıklamaları?? Bende sana diycem ki, SANA O TABLOYU BOŞUNA OKU DEMEDİK! B dk. Sinirlendim dans etcem. Yazıya biraz ara verip hemen şuraya ışınlanalım;
https://www.youtube.com/watch?v=fUM_hiU3p3w
Dur ya bu olmadı.
https://www.youtube.com/watch?v=fbBgp5DTu8U
Heh şimdi oldu. Tutmayın küçük enişteyiiii! Ya da tutun yoksa bu yazı bitmez.
Kurtlarımı döktüğüme göre yazıya devam edeyim.
     Hydria, M.Ö. 4. y.y.;
     Rython; Dünyevi olmaktan çok kült objesi olarak kullanılan genellikle hayvan biçimli kaplar.
     Situla; Silindirik biçimli derin kap. Çok işlevli bir kaptır. Mutfakta ve su kovası olarakta kullanıyor. Aynı zamanda taşıma kabı olarakta kullanılıyordu.
     Dinos, M.Ö. 570;
     Küçük formlu kaplar;
     Bu katta aynı zamanda Hazine Dairesi vardı. Fotoğraf çekmek yasak olduğu için sizlerle paylaşamıyorum.
     Şehir Kabartması;
     Eroslu Mozaik;
     En alt katın zeminindeki mozaik;
     Son olarakta bahçenin ve Etnografya Müzesi' nin genel görünüşünü atıppp yazımın sonuna doğru gidiyorum.
     Müze bahçesi;
      Bahçede bir lahit vardı, paylaşmazsam uyuyamam.
     Şuna bir kalp koyup, Arkeoloji Müzesi' nin tam karşısındaki Etnografya Müzesi' ninde fotosunu atıyımmm.
     İlk defa bu kadar uzun bir yazı yazıyorum. Bilgileri araştırıp doğru aktarmak, fotoğrafları düzenlemek, sıraya koymak vs. sizleri sıkmamaya çalıştım.(Birazcıkta sıkılıverin ölmezsiniz.) Neredeyse 2 aydır paylaşılmayı bekleyen bir yazı. Tatil, iş, gıybet falan yoğunluk derken bir türlü yoğunlaşamadım.
     Yazı yazmaya yeni başladım. Bilgisayarın başına oturduğum an ellerim istemsizce hareket ediyor. Tüm bu cümleler çıkıveriyor. Hatta çoğunu silmek zorunda kalıyorum yoksa oku oku bitmeyecek.
     Amacım, yazılarımla insanlara ilham vermek, belki yol göstermek ya da yolu öğrenmek. Bazen tek bir kelime bile hayata bakış açımı değiştirebiliyorken, burada kurduğum cümleler bazı hayatları değiştirebilir. Kim bilir...
     Her satırını okuyan gözlere çooooook teşekkür ederim. Kendi arkadaşlarıma yazımı okudun mu diye soruyorum. Kanka çok uzun yeeeaa özet geç diyorlar. Ulen pislik sana bide ayrı özet mi geçcem defol git oku da bişey öğren diyerek ayrıyetten benimle vaktini paylaşanlara da bir tenksleri borç bilirim. Selfieli kapanış yapjam.
     Bu aralar birşeyler planlıyoruz. İnşallah olur da benden komple kurtulamazsınız. AMİN. 
Valla elim yoruldu he yeter. Hadi bays.

   İnstagram: @yayoogeziyoor 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tanrıların Doğuşu

     Merhabaaa… ( Gözleri yukarda emoji)      Çünkü bugün GIYBET günü. Çünkü bugün İÇ DÖKME günü. Çenem açıldı mı susmam. Sonra, Allah ne çene vermiş beee demeyin. Arkadaş tam yazı yazıcam bütün Mersin bana karşı mı olur ya. İnsanlar çoşuyor, garip garip sesler çıkarıyorlar, tüm mahalle inliyor. Bir gün kadın kocasını döver, bir gün köpekler kavga eder. Yalnız ciddi anlamda kadın kocasını dövdü. Bir ara inip adamı elinden almak istedim ama arada ben de kaynardım. Çünkü gözlerindeki o hışmı gördüm. Adam için sadece dua ettim… Karşımızdaki erkek apartı yetiyor bir de sen yapma ablam. Erkek apartı demişken. Artık inanıyorum normal geçen bir gün bana haram.      Mersin’de apartta kalıyorum. Site içinde karşılıklı apartmanlar. Biri kız diğeri erkek apartı. Apartımız bol gıybet ve eğlence içerikli kahveye de bekleriz. Reklam yaptım kirasını da yazıyım yardımım dokunsun.(payımı isterim artık.) Maç günleri apartımızdaki coşku tribünlerde yaşanmıyor. Kapılar ve pencerelerin açıldığı, hun

Mersin Arkeoloji Müzesi

      Merhaba… (üzgün emoji)            Üzgünüm, çünkü diş ağrısı çekiyorum. 20’li yaşlarımın bana hediyesi. 20'lik dişlerim kalp ben. Bu yüzden alttaki dişlerimden bir tanesi yamuldu. Olsun be Yayoo sen böyle de güzelsin, dediğinizi duyar gibiyim. Kader ortaklarım varsa yalnız olmadığımı bilmek isterim. İlk müze turumu böyle hayal etmemiştim. Oysaki her şey çok güzel başlamıştı.      Burayı da günlüğe çevirmiş olma ihtimalim yüksek. Ama ne yapabilirim sevgili okuyucu! Benim de bir şekilde içimi dökmem gerekiyor. Neyse şimdilik dişi bir kenara bırakıyorum. Bitki çayımdan bir yudum alıp başlıyooorum.      Okuduğum bölüm benim için çook önemli ve değerli. Bölümü ilk kazandığımda neredeyse tüm İzmir‘e Arkeolog olacağımı söyledim. Herhalde söyleyeceğim! Hayalimi gerçekleştirmişim. Ama hayalimi yerle bir eden arkadaşlarımdan gelen tek bir cevap vardı; Ooo bitir de çıkarttığın tarihi eserleri okuturuz. Tabi canım ben de bunun için okuyorum zaten. Bir kez daha çe